O elmayı nasıl yediler sanıyorsun sen?
“Herkes yalnızdır kendi buzlar şatosunda, birisi gelsin duvarları eritsin ister. Herkes denizci fırtınalı okyanusta, bir limana yelkenleri indirmek ister. Herkes bir savaşçıdır kendi savaşında, birisi için gardını indirmek ister. Herkes yorgundur yaşamaktan bu hayatta, dizine yatıp birinin uyumak ister.”
Bu şarkı sözlerini dinlerken her seferinde acaba bunları ben mi yazdım diye düşünürüm. Çünkü eğer sevgiyi tarif etmem gerekseydi bu cümleleri seçerdim. Herkes sevmek ister! Sevilmek de ister elbette ama sevmek daha bir önemlidir. Elbetteki birisine sahip olmak, birisine ait olmakdan daha güçlü bir duygudur. Sevilmek hazır bir duygudur. Kıymeti daha azdır. Sevmek bir eylemdir, emektir, amaçtır, savaştır, galibiyetin hazzıdır, enerjinin evrende başka bir dönüşümüdür.
Bana göre oldukça genellersek iki tip sevgi vardır. Birisi korkudan kaynaklanır, diğeri de korkusuzluktan. Korkarız çünkü yalnızlık diye birşey vardır. Yalnız kalmaktan korkarız, yalnız yaşlanmaktan, yalnız ölmekten. Birisi de bizi sevsin isteriz. Daha sonra severek evlenelim ki, çocuklar sevgi mahsülü olsun. Diğeri de içimizdeki savaş dürtüsünden gelir. Birisini savaşarak kazanmak, elde etmek, elde etmenin verdiği müthiş haz. Korkmayanlar için bir savaşın içerisinde olmaktadır aşk. Herşey ters gider ama ölümüne sevmek vardır, ölümüne savaşmak gibi. Yaw arkadaşım mutsuzsun iste, yeniliyorsun, bütün kaleleri vermissin,cephane bitmiş, dahili ve harici beddahlar yengeyi yiyorlar ama sen hala çok seviyorsun. Savaş çoktan bitmiş. Esir alınmışsın, kendi sevginin içerisinde. Yalan bir dünyada yaşamaktır sevgi, korkarak ya da korkmadan…
En derinlere inersek eğer, sevgi parmak izi gibidir. Herkeste farklıdır. O yüzden anlayamayız birbirimizi. Tam anladık deriz her seferinde, ama sonra bir gecede yıkılır tüm kurallar. Herşey güzel başlar, sonra değişir bir anda. Senin sevgin değişti deriz. Değişmez sevgi zamanla. Sevgi aynıdır aslında ama sevgilinin makyajı değişir. Birazcık sevgili değişir birazcık da sizin ona yaptığımız makyaj silinir. Birisini sevmeye karar verdiğinizde, sevgi izinizi sevgiliye çizmeye başlarsınız. Bir ressam gibi sevdiğiniz karlı dağları, mavi gökyüzünü, o şırıl şırıl akan dereyi, kırmızı panjurlu evinizi, üzerinde ilk seviştiğiniz battaniyenizi… Ne kadar güzel bir ses tonu vardır onun. Hep konuşsada dinleseniz keşke! Bir süre sonra cırcır iğrenç sesinle kafamı yedin be kadın! Eğer sizin hatunun ses telleri bir hasar görmedi ise ne değişti? Değişen sevgi midir? O ses zaten karga gibiydi. Nasıl oldu da katlandınız bunca yıl? Eee kendinize söylediğiniz yalan bile olsa, hiç bir yalan ömür boyu sürmez. Siz bir yalancısınız. Ama telaş yok. Sadece kendinize söyleğiniz yalanlar bunlar, mavi yalanlar… Ya korktuğunuzdan söylediniz, ya da cesaret için gerektiler. Hiç teleşa gerek yok. Adem ile Havva ne yalanlar söylediler birbirlerine.
O elmayı nasıl yediler sanıyorsun sen? 🙂
Recent Comments