Hadi Gel Uzaklara Gidelim
Yaşanılan her an düşlerle harmanlanır. Kimi zaman düşlerini yaşarsın kimi zaman da düşşel bir oyuncak gibi kalırsın canını acıtan çocuğun ellerinde. İşte o zaman bir çocuk gibi acılardan oyun yaparsın kendine. Şapkadan mutluluk çıkarman gerekir tavşan yerine. İşte o anlarda kendinden kaçma vakti gelmiştir belkide. Benliğine doğru bir kaçış başlar beyninde. Yeni aşklar arkadaşlar, arayışlar, koşuşturmalar! Yelken aç uzak diyarlara deme vakti gelmiştir…
Hadi gel çok uzaklara gidelim. Adını bile söyleme bana. Kimliğini de alma yanına. Adımız “hayatım” olsun. Daha sonra daha güzel ve anlamlı kelimeler buluruz birbirimize. Sen bana “tapirim” dersin. Ben sana “koalam” derim. Ama uzaklarda deniz olsun. Ayın hilali düşsün önce yüzüne, sonra yüzünün yansıması suya…Gözlerimiz biraz ıslak olsun ama ağlamayalım. Geceleri hava biraz serin olsun ki rahat sokulalım birbirimize. Ama üşümeyelim fütursuz saatlerde. Her gecenin bir adı olsun. Gece başlayan yaşamımız gündüz son bulsun. Ama her gece yeniden doğalım bir başka gündüze.
Hadi gel çok uzaklara gidelim. Sorgusuz sualsiz olsun herşey. Gideceğimiz yerin adı da olmasın mesala. Gideceğimiz zaman da olmasın. Saat bile almayalım yanımıza. Biz yeterki mutluluk saatimizi kaçırmayalım. Ama koşuşturmayalım da. Yavaş yavaş aksın hayatımız önümüzde. Ruhumuz değil bedenimiz beklesin yaşanacakları. İhanet kadar hızlı olmayalım şu hayatta. Ama tutkularımız olsun elimizden tutan ve mutluluk saatine doğru bizi götüren. Hadi gel! Sorgusuz gidelim buralardan. Bak nereye diye bile sormayacağım!
Hadi gel çok uzaklara gidelim. Ama ellerimiz boş olsun. Çanta bile almayalım yanımıza. Sadece umutlarımız olsun. Sabırla bekleyelim olacakları. Zaten sabır, bir umut sanatı değil midir. Korkularımızı, kaygılarımızı ve bütün duygularımızı nadasa bırakalım. İnsan bir yere giderken kendini nasıl götürmez bilemiyorum ama uzakları aldım karşıma konuştum. Anlaştım ben onunla. Bizi bize bırakacak uzaklarda. Uzaklarda kadere de inanalım. Bu gidişle yeniden yazıldı herşey sayalım. Hem birşey götürmeyince kaybedecek birşey de olmaz. Kaygısız ve tasasız olmaya çalışalım. Geçmişten uzak, geleceğe yakın duralım. Nasıl yaparız bilmiyorum ama kendimizi değil benliğimizi uzaklara götürelim.
Hadi gel çok uzaklara gidelim. Mesafesiz olsun herşey. Beynimizdeki herşeye eşit mesafede duralım. Beynimizle çelişmeyelim. Beynimizle flört etmeyelim. Beynimizle sevişmeyelim. Evrenin çekim yasasına uyalım, sakince yaşayalım. Mesafeler görecelidir aslında. Her gün gittiğin yol daha yakın gelmeye başlar. Her gün benliğimize gidelim ki bize daha yakın olsun. Belki de uzaklara bile gitmeye gerek kalmaz bu şekilde. Sahi neden uzakları benliğimize taşımıyoruz. Hımmm…Yoksa uzaklar zaten bizim benliğimizde mi?
Bu sefer; hadi gel benliğimize gidelim. Senlik-lerin, ve o-lukların uzerinde bir yerlerin olduğu yerlere. Çok uzaklara değil aslında. Özümüzde kendimiz olalım, ama birlikte iken biz-liklerde. İlk yapman gereken “kendi’nin olana kadar peşini bırakma”. Sonunda gerçek benliğinle tanışacaksın ki, sonra “biz’im olana kadar yine peşini bırakma…” Hadi gel deneyelim!
3-5 Ocak 2011
Sn. Orkun,
şapka çıkartıyorum bu yazına…bir çoğu çok güzel yazılarının ama bunu çok beğendim…gerçekten hissederek duygularını kaleme almışsın…
senin gibi mantık adamından böyle bir yazı 🙂 beni şaşırttı…belki artık söylediklerime kulak asıyorsundur…yada okuduğun kitapların etkisidir bilemiyorum.ama iyi olmuş…bazen tasasız kaygısız,hesapsız kitapsız,plansız programsız,biraz kaderci olarak biraz oluruna bırakarak….her doğan gün yeni bir başlangıç yaparak… her yeni güne yeni umutlarla bakarak….hayatın tadını çıkarmak…önüne çıkacak sürprizlerden keyif almak…kalbin nereye götürürse oraya gitmek…olaylara hemen ‘bu çok saçma’ demeden önce düşünmek….sabretmek….bekleyip görmek….hesapsızca sevmek….sevilmeye izin vermek….mutluluğu engellememek….
her durumda pozitif enerjimizi kaybetmemek…başımıza gelen her kötü şeye ‘olsun yaşamam gerekiyordu.yaşadım geçti’deyip önümüze bakabilmek…
yanlızken kendin olmak…birlikteyken biraz ben…biraz biz olabilmek…
herkesin aradığı bu değilmi??
Susanna Tamaro ‘nun da dediği gibi ‘YÜREĞİNİN GÖTÜRDÜĞÜ YERE GİT!’