Çatışma
Bir cumartesi daha gece yarısı şaraba dayanmışım, hafiften çakır keyifim. Bir yandan da bilgisayarım kucağımda yazıyorum. İçimde tarifsiz bir sıkıntı var ve midemi ağrıtıyor. Ama akşam yemeğine bağlıyorum. Saat iki otuz, dikildi karşıma. Ben önce görmezlikten geldim. Daha hızlı asıldım yazmaya. Biraz daha bastırsam parmaklarım klavyeden içeri geçecekti. Bir yarım saat kadar o da bir şey söylemeden oturdu karşımda. Sonraki yarım saat gider diye bekledim. Ama yerinden bile kıpırdamadı. Sonunda dayanamayan yine ben oldum ve “Saat üç otuz! Neden artık gitmiyorsun!?” diye bağırdım. Hem bende birazdan yatacağım zaten. Uyku dediğin yarı ölüm değil mi? Kimseye ihtiyacım olmayacak. Kafasını yavaşça sallayarak “yat o zaman” dedi. Ama uykumun olmadığını çok iyi biliyordu. İşin kötüsü benim hakkımda çok şey biliyordu ve ona yalan söylemem imkansızdı. “Tamam gitme!” dedim. Bugün konuşup bu olayı bitirelim. Başını yine yavaşça sallayarak “tamam” dedi ve devam etti:
Beni çok ihmal ediyorsun ve beni sadece işin düştüğünde çağırıyorsun. Bugün sen çağırmadan geldim. Çünkü nasılsa sonunda beni çağıracaksın.
Seni sevmiyorum! Ama deniyorum. Elimden geleni yapacağım. Sadece biraz daha zaman vermelisin.
Her defasında zaman istiyorsun ve her zamanın sonunda yeni bir şans. Ama bu kadar zaman lüksün yok senin. Bunu sende iyi biliyorsun.
Yıların geçtiğinin ben de farkındayım ama bu yılları seninle paylaşamam. Paylaşsam zaten sen olmazsın. Ne olur git ve bir daha gelme! Seni sevemiyorum ve sevmem mümkün değil. Git ve beni bana bırak!
İşte yine hep yanıldığın noktaya geldik. Ben neden buradayım sanıyorsun? Seni içinde bulunduğun çıkmadan ve acizlikten kurtarmak için. En önemlisi de seni sana bırakmak için.
Yine kafamı karıştırıyorsun! Sen böyle karşımda durdukça sağlıklı düşünemiyorum. Demlemiş bilgilerimi hayatıma aktaramıyorum. Kendimi kapana kısılmış gibi hissediyorum. Ben aciz bir insan mıyım?
Buna halen sorman bile bir acizlik göstergesi. Artık bunu kabullenip savaşmalısın. Senin ne geçmişe dönecek kadar ucuz bir gururun, ne de yeni bir gelecek kuracak kadar cesaretin var. İnsanların çoğu gibisin: Gururlu ama korkak! Şimdi ben gideceğim ve sen ilk telefon görüşmesinin ardından yine yalvarmaya başlayacaksın. Şunun asla farkına varamadın: Kalabalıklar içerisindeyken bile ben varım yanında. Sevgilin olduğunda ve hatta aşık olduğunda yine bana ihtiyaç duyacaksın. Bensiz mutsuz olduğunun farkında değil misin? Bunu anlamak için daha ne kadar üzülmen gerekecek?
Haklısın! Ama sen benim için hep üzüntünün adresi oldun. Ben arkadaş olmak yerine, seninle savaştım. Acizliğimin son sınırında andım adını. Anarken titredi sesim, kekeledim, tereddüt ettim. Senden uzak durdum ve sen benim hep eksik yanım oldun. Aslında seni o kadar çok özledim ki…”Yalnızlığım benim!”
batur
5.4.2005
Recent Comments