İç Sesle Yatak Sohbetleri
“Doğru olduğuna inan da ne istersen yap!” dedi içimdeki ses. Peki doğru olduğunu nereden anlayacağım? Önce doğru olduğunu kanıtlamam gerekir. Yapmadan da bunu kanıtlayamam! O vakit iç sesim saçmalıyor, deliriyorum galiba.
“Diğer yapanlara bak sen de?” dedi birden iç ses. Ama bu kanıt sayılmazki. Milyon tane örnek versen de yine de kanıt sayılmaz. Ne kadar olursa olsun sayılı örnek, kanıt için yetersizdir.
“Deneyimlerini kullan o zaman” diye bir ses daha duydum içimden. Deneyimler iyidir. Ama deneyim sahibi olduğumu ne zaman anlayacağım. Bunun içinde bir deneyim gerekmez mi? O zaman hiçbir zaman deneyim sahibi olamam ki!
“Önce duygularınla, sonra da mantığınla hareket etmelisin” diye bir ses duydum içimde. Ama duygularla mantık her zaman aynı şeyi sölemez. Dur gitme! Hayır git giiit. Ama kapıyı kapatma,usulca git.Ya da kal şarkılar söle…böle sürer gider duygularla mantığın çelişkili sevişgenliği.
“Önce kendini inandır diyorum!” diye haykırdı bir ses içimden. İnandıracağım şeyin henüz doğruluğu kanıtlanmadığı için insanın kendini inandırması demek; kendini kandırması anlamına gelir ki, bu da hem çok kolay hem de çok zordur. Bu cümle çok saçmaydı değil mi? İşte insanın kendisini kandırması da o kadar saçmadır.
“Ne halin varsa gör!” diye inledi bir ses içimde. Gördüğüm hali devran her zaman bana geç gelecektir. Yani şu anda burdayım ama bunu burda olmadan önce düşünmüştüm. Tıpkı canlı yayınların aslında en az 2-3 saniye eski olduğu ve tam anlamda canlı olmadığı gibi. Yani gerçekteki halimi görmem de mümkün değil.
“Bir kere olsun matematiksel düşünemez misin sen?” diye kızdı içimdeki ses. İşte o zaman durup düşündüm ve beyin nöronlarımın %60’ını bu iş için ayırmıştım. Mantığımı terk etmem için bir algoritma gerekiyordu. Yani matematiksel düşünmemek için matematiksel düşünmek zorundaydım. Sanırım gerçekten delirmek üzereyim. Ama bu da mümkün değil! Delirmek için önce deliliğin doğru olduğunu kabul etmeliyim. Ama deli olduğumda doğruluk kavramını yitirdiğim için aslında yanlış olmuş sayılırım. Tıpkı Giritli Paradoksu’ndaki gibi. O giritliydi ve söle dedi: Bütün giritliler yalancıdır.
“Asla doğru ve yanlışı bilemeyeceksin!” diye azarladı iç ses. Belkide doğru yanlış başta yoktur. Yani kader gibi tıpkı. Önceden belli değildir doğru mu? Yanlış mı? Yaptıktan sonra belli oluyordur. O zaman doğruyu belirleyen tek koşul ben değilim. Koşullara göre değişiyor doğrular.
“Hangi aşamada belli olacak peki?” diye sordu iç ses, bu sefer sakindi. Koşullar da zamanla değişir! O zaman “doğru” zamanla da göreceliydi. Sanırım artık bu konu beni aştı ve uyuma zamanım geldi. İçimdeki ses uyumamı söylesede uyusam artık. Sabah kalktığımda bu düşüncelerimin doğruluğunu sorgulayacağım. Belkide en güzeli ne kadar yanlış diye sormaktır….zzzzzzzzzzzzzz
Batur Orkun
Mayıs, 2010
Recent Comments